25 Ekim 2010 Pazartesi

AİLE HEKİMİ BUL

(Aile Hekimini Öğren) Aile Hekiminizi Öğrenmek İçin Lütfen Tıklayınız.

GÜNEYDOĞU ANADOLU PETROL DENİZİDİR...


GAZETECİ VEDAT YENERER'İN YAZISI.....


Petrol yoksa çıkartma ruhsatı neden vermiyorsunuz ? Değerli okurlar, geçenlerde Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım.

Yazı sonrasında Silopi'de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı.
Yazacaklarımı lütfen iyi okuyun!...

Beşir Yılmaz telefonda ..
'Vedat bey, gelin Silopi' de Cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendi gözünüzle görün!..'diyerek feryat ediyordu.

'Nasıl yani!..' diye sorduğumda anlatmaya başladı..
'Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum..
Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra, devlet 1978 yılında 'kamulaştırıyoruz' diyerek el koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi.

Madem asfaltit rezervi az, neden el koyuyorsunuz.
Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. Silopi 'nin altı da petrol denizidir.Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır.

Gelin görün!
Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum Ve nikel madeni de var'
Nereden biliyorsunuz?
'Türkiye'deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak Almanya'ya bizzat götürdüm ve analiz yaptırdım.
Raporları gönderdim size.. ( Sonuçlar elimde Yatağan ve Tunçbilek''e göre iki misli rakamlar var)

Dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir..' Beşir Yılmaz'ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor.


Ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum
-Petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?

'Bu bölgede İngilizler 1967-87de petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadar petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım.. eğer beton ve cıva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını görenler var.

'Beşir Yılmaz konuştukça pür dikkat dinlemeye devam ediyorum..'

Vedat bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır.

Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar?

Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır. Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyor ve başta İngilizler ve ABD bunu biliyor..'


Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi' ye bile zor gider hale gelmiş.
Devlet 'kamulaştırılacak' diye el koyduğu madeni şimdi Turgay Ciner 'in sahibi olduğu Park Holding'e devretmiş. Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış.

Eğer tekrar el konulursa AIHM''ye başvuracakmış.
Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş.. Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum.

Şimdi sıkı durun...

Beşir Yılmaz Başbakan Tayyip Erdoğan' a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş..

Dilekçede aynen şöyle yazıyor..

'Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda 'hortumcu çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir' diyorsunuz . Millet buna çok seviniyor.. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah'a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.'

Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya eklemiş..

1- 35 km yol yaptım.
2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3- 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4- Mazot tankları.
5- Dinamit ambarı.
6- Kantar ve kantar binası.

Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediğim madenimde Bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde 5.800.800 TL. (Buna resmen gasp ve devlet terörü denir!)

Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan'a yazdığı dilekçede devam ediyor. 'Bu para halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor'


Beşir Yılmaz' ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.
Beşir Yılmaz'dan al ve ABD bağlantılı şirketlere ver.

Uranyum konusu da bir başka skandal.

Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ve Türkiye ABD Firmalarının peşinde 'bize petrol bul' diye yalvarıyor... İddialar devam ediyor:. 6 mühendisin kafaları kesildi.

TPIK diye Türkiye Petrolleri'nin kurduğu bir kurum yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor.



Beşir Yılmaz diyor ki: 'Kimin hain kimin işbirlikçi olduğunu anlamak çok kolay!

Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. Ruhsat verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz.. kimseye ihtiyacımız yok. İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak..'



Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi.

Adını burada yazmak istemiyorum. Mühendis ile görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.

Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletinin ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu.
Ben de 'bilmiyorum' dedim.

Mühendis ekledi 'Bu iskeletler 18 Yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk petrol mühendisinin
iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürülmüş..'


Dondum kaldım. Ne diyeyim. Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diye düşündüm..

Ardından devam etti..

'Vedat bey Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi. Siz, Ödemiş yakınlarındaki Bozdağ'ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyor musunuz?

Ama bu madenleri kimse çıkaramaz. Hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü.

Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in öldürülmeden kısa bir süre önce bu

madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde...'


İlgiyle dinledim. O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı.

Beşir Yılmaz'a son sözüm

'Bana anlattıklarınızı Genelkurmay''a anlatınız mı?' oldu.

Aldığım cevap da aynen şöyle..

' Vedat bey, her şeyi belgeleriyle birlikte bir kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!'..

Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!..

Son sözüm:

'AB ve ABD PKK''yı boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi. Bölgeye gelecek barış ortamı Türkiye'yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere gebedir!..'


BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA BÜYÜR'

16 Ağustos 2010 Pazartesi

REFERANDUM OYUNU NEREDE KULLANACAĞIZ

Halk Oylamasına Sayılı Günler Kaldı.
Oy kullanacak seçmenlerin kimlik kartlarında TC Kimlik numarası bulundurması zorulu hale geldi. TC Kimlik Numarası temini için Nufus Müdürlüklerine gidilmelidir.Nufus Müdürlükleri Referandum gününe kadar, hafta sonları dahil, açık olacaktır.

Oy Kullanma Bilgilerinizi ve Yerinizi Buraya Tıklayarak Öğrenebilirsiniz.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Ahtapot Paul yine bildi













Dünya Kupası’nda bugüne kadar yanılmayan “falcı ahtapot” Paul, İspanya’nın Almanya’yı eleyeceğini de bildi.

BERLİN - Almanya'nın Oberhausen kentindeki ''Sea Life'' adlı akvaryumda bulunan ahtapot Paul, İspanya'nın Almanya'yı yeneceği öngörüsünde bulunmuştu.
Ahtapot, akvaryumun içine konulan Alman ve İspanyol bayraklı, içi yiyecek dolu iki kutu arasında tercihini yaparak İspanyol bayraklı kutuyu kavramıştı.


Almanlar, ahtapotun yanılmasını bekledi ama bu ümitler boşa çıktı. Yarı final maçında İspanya, Almanya’yı 1-0 yenerek finale yükseldi.




Falcı ahtapot, Dünya Kupası boyunca oynanan karşılaşmalarda akvaryumun içine konulan bayraklı kutularda bugüne kadar her zaman doğru tercihi yaptı.
Paul, sadece 2008 yılında düzenlenen ve İspanya'nın Almanya'yı yendiği Avrupa Şampiyonası finalinde yanlış tercih yaptı.

İnternette gezen bazı haberlere göre,
Falcı Ahtapot Paul; Finalde ise Hollanda'nın çıkacağı işaretlerini verdiği söyleniyor.


5 Temmuz 2010 Pazartesi

TANER AKÇAM Bir Biyografi

(Sözde Prof.Dr.)TANER AKÇAM’IN SOY KÖKENİ
                                                                Türken Raus(Türkler Dışarı)

Gürcistan ile Ermenistanın sınırındaki Ahalkeleki bölgesinde Valei köyünde yaşayan zengin toprak ağası Ermeni Agop aga,1970 li yılların köminist önderi torunu Tanerin aksine marksizme ve kominizme inanmamakta ve menşevikler ile işbirliği yapmaktadır.


Bolşevik ordularının gelmesiyle müslüman Hasan adını almasına rağmen çıkan yağmada öldürülmüştür.Oğlu yine müslüman ismiyle kamufle edilmiş Eyüp ise , Bolşevik ordularının önünden kaçan Türklerin arasına karışarak Gürcü asıllı karısı ve çocuklarını alıp Ardahana sığınmıştır.


Burada Deli adını alaarak taşnak komitecilerinin yol göstericisi ve kılavuzluğuna soyunarak binlerce katledilen Türk ve Kürdün canına kıyılmasında rol oynamıştır.

Yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilanı ile kaçan şerefsiz ermeni komitacılarının desteği ortadan kalkınca ve kendisini müslüman olarak yutturmasına da kanılmayınca, 1928 yılının ortalarında Köy meydanında Türkler tarafından hainliğinin kan bedeli olarak öldürülmüştür. Çocuklarından 1927 yılı doğumlu Dursun un oğlu Taner 1953 yılında Ölçek köyünde doğmuş ve aile daha sonra Ankaraya göçmüştür. Ankarada Demirlibahçe ortaokulunda Dursun Akçam Türkçe dersleri verirken,Taner ise aynı semtte büyümüştür.Dursun Akçam bu yıllarda yine aynı yerde bulunan Şafaktepe ilkokulunda öğretmenlik yapan Fakir Baykurt ile arkadaşlığını iletmiştir.Demirlibahçedeki çocukluğu ve gençliğinde silik ve kişiliksiz bir karakter sergileyen Taner Akçam,davranışları ile sürekli olarak mahalle çocuklarının tepkisin çekmiş ve onlardan dayak yiyen bir şamar oğlanı olmuştur. Etnik kimliğindeki özürün farkında olan Taner nihayet kişiliğine ve etnik özürlülüğüne tek çareyi ODTÜ ye girdiği OTDÜDER üyeliği sırasında kavuşmuştur.



Burada da kendini demokrat ve milliyetçi karşıtlığı ile tarif ederek insanları kandırmış ve kendi ermeni soyunu hiç gündeme getirmeyerek sürekli gizlemiştir.Bu yönde her türlü tavır ve aksiyonda anti-Türk ve anti -Türk Milliyetçisi tavırları empoze etmiştir. ADYÖD ve DEV_GENÇ ile sonra ayrılan DEV_YOL içinde de sürekli olarak kitleleri ve masum gençlerimizi Anti-Türk Milliyetçiliği yolunda eğitmiştir. DEV-GENÇ içinde TÜRK OLMAMAYI Bir Övünç kaynağı şekline getirmiş ve nice Türk genci bu insanın arkasından gitmiştir. Dev-Yol lider kadrosundayken 1976 Mart ayında tutuklandı ve 1977 de ise Türk Milletine ve Türk Devletine Düşmanlıktan dolayı 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.



Ancak şerefsiz birkaç işbirlikçi vatan haininin ihaneti ile 12 mart 1977 günü hapisten kaçtı ve yine namussuzların tedarik ettekleri sahte pasaport ile Almanyaya siyasi mülteci olarak sığınmıştır.Almanyaya yasa dışı yollardan giriş yaptığı için önce tutuklanan Akçam üç ay süreyle Alman dış istihbarat servisinin(BND) konuğu oldu.Onların kucağında oturarak yetişti ve beslenerek büyütüldü.Türkiye ve azınlık hakları uzmanı servis elemanlarından aldığı empoze fikirler devrimci Akçama kariyer yolunu açmıştır.



Almanyaya ayak basmasından bir kaç ay geçmeden bir siyasi mülteci olanrak Nord-Rhein Westfalya Eyaletinde hemen dil okuluna kaydı yaptırılarak Alman uyruğuna geçmiştir.1977 Aralık ayında, Berlin Hür ÜniversitesindeTürkiye ve Kafkaslarda Azınlık Çatışmaları ile tanına ve Almanyanın Kafkaslardaki özellikle Gürcistandaki yayılmacılık politikalarına tez üreten uzmanlarından Tessa Hofmann yanına çırak olarak verilmiştir. Nasıl olsa Akçamın da büyükdedesi Gürcistanın mesketya bölgesindeki Ermenilerinden , büyükannesi ise gürcü değilmiydi? Çırak Akçam derslerini iyi çalışarak , 1986 yılında HamburgSosyal İncelemeler Enstitüsünden araştırma bursu almaya başlamıştır. Bu arada Pontus, Lazistan ve Çamlıhemşin konularına el atan BND nin ünlü pof.Fischer, kaçak Türk işçileri içindeki adı geçen Doğu Karadeniz Bölgesinden olanlara “işçi vizesi” vermek vaadiyle BND nin ajanı olmaya zorlamaktaydı. Bu dönemde Akçam prof.Fischer ile birlikte çalışarak Doğu Karadenizli Türkleri , kendi ülkelerine yani Türkiyeye karşı espiyonaj faaliyetlerinde bulunmaları için ajite etmeye yardım etmiştir.



Fischer in 1998 de gizli dökümanlar ile Doğu Karadenizde yakalanması üzerine paniğe kapılan Akçam , BND ye Almanya daki bazı Akademisyen Türklerin Prof.Fischere kısas olarak tutuklanmasını teklif ederek liste vermek istemiş ve BND de bunu yürürlüğe koymuştur. BND tarafından perde arkasından verilen burs karşılığında AkçamdanTürk Tarihinde Şiddet, Türk Kültüründe İşkence veErmeni Soykırımı üstüne araştırmalar yapması istenmiştir.Araştırma konularını ise BND emrindeki Tessa Hofmann ve Hamburg Doğu Enstitüsünden bir ekip belirlemiştir. Türk Kültüründe İşkence tezi ile akademik yeterliliğini ve Alman gizli servisi BND ye olan vefasını kanıtlayan Akçam, birdenbire 1988 yılında HamburgSosyal İncelemeler Enstitüsünün maaşlı elemanı olmuştur.



Akçam Ermenistan sorunu, İstanbul duruşmaları ve Türk milli hareketi başlıklı incelemesiyle BND nin tezgahıyla ne hikmetse kolaylıkla enstitüden doktora unvanı almıştır. 2001 yılında sözde Hamburg Bilim ve Kültürü Teşvik Vakfının sağladığı burslaTürkiye ve Doğu Sorunu başlıklı doçentlik tezini hazırlarken iddialı bir şekildeTürkiyenin halksız bir devlet olduğunu kanıtlayacağım diyerek BND-Alman gizli servisinin ve Diaspora Ermeni örgütlerinin büyük takdirini almıştır.



İlginç ve korkunç olan ise asıl onun yanında yetiştiği BND ajanı Tessa Hofmann ın kimliği ve yaptıklarındadır. Çünkü Tessa Hofman Tamer Akçam’a araştırmaları ile bilinen yanlışları empoze ettiği gibi, ona BND nin perde arkası desteği ile sponsorluk da yapmıştır. Tessa Hofman aynı Berlinde Ermeni Diasporasını kuran Rahip Lepsius gibi, Ermeni Yazarlar Birliğinin onur üyesidir ve Ermeni kıyımının 20. Yüzyılın ilk ve sistemli jenositi olarak Nazilerin Yahudi soykırımı için örnek oluşturduğunu, daha da ileri giderek gaz odalarının da ilk kez Türkler tarafından kurulduğunu iddia etmektedir. Bu aslında Alman derin devleti -BND nin teorisi olup , Alman milletinin yaptığı yahudi soykırımını dünya üzerinde unutturup, dikkati ve nefreti Türklerin üstüne çekmek amacını güden bir gizli siyasi düşüncedir. Bu düşünce her platformda Almanya tarafından bazen açık bazen de gizli olarak desteklenmektedir.Yani Almanya namusunu kurtarmak istemekte ve bu yolda Türkleri ve Türkiyeyi hedef göstermektedir.



Ajan Hofmann a göre İttihatçılar gözlerini kan bürümüş ırkçılar topluluğu (Tamer Akçamın İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu adlı kitabında İttihat ve Terakki ve Türkçülük dikkati çekecek kadar uzun (96-209 sayfalar arası) ve paralel görüşleri paylaşacak şekilde işlenmektedir.); Mustafa Kemal, iki milyonu aşkın Ermeni ve Rumun katili Ermeni isyancılara gelince, onlar da, umutsuzluğun verdiği cesaretle savaşan aile reisleridir. Hofmanna göre Van, Erzurum, Bitlis, Trabzon, Karabağ, Nahcıvan hepsi Ermenilerin yurdudur.Şerefsiz Ajan Hofmannın kitabının yayınlandığı günlerde Karabağ Ermeniler tarafından işgal edilmiş bir durumdaydı.Türkçe konuşan MüslümanlarıTatarlar olarak tanımladıktan sonraTatarlar Kafkasyada Ermeni azınlığa saldırıp önlerine çıkanı katl ve talan ettiler derken, Ermenilerin Şuşada, Agdam ve Fizulideki katliamlarına sıra gelince kılıfını şöyle hazırlıyor:Savaşların kendi kanlı mantığı vardır. Saldırı en iyi savunmadır ilkesi bu cümledendir. Vaktiyle bir Ermeni toprağı olan Şuşanın zapt edilmesi stratejik bir zorunluluktu.



Akçamın kitaplarında ise Hoffmannın dışında başvuru kaynaklarından biri tabii ki Alman rahip Lepsiustu. Bu kişinin Andonion veya Hovanasyanın kitapları tamamen Ermeni yanlısı, Türkleri, yöneticileri sınır tanımadan kötüleyen, iyi duygular yerine tıpkı Ermeniler gibi tamamen kin ve nefret ürünü bir çalışmadır.Hatta bu güne kadar duyulmadık iddialar veya iftiralarada raslanılmaktadır. Örneğinİnsan Hakları ve Ermeni Sorunu adlı kitapta S:228-247 da anlatıldığı gibi ,Ermenileri yok etmeğe yönelik bir plânın daha 2 Ağustos 1914te, yani Almanya ile yapılan anlaşmadan bir gün sonra hazırlandığını ve Kuşçu başı Eşrefin Teşkilat-ı Muhsusası ile uygulamaya koyduklarını belirtilirken, Anadolu ve Rus Ermenilerinin kurduklarıinfaz birliklerini hiç görülmek istenmemiştir. Sayfa 248 ve sonrasında ise Amele Taburlarına alınan Ermenilerin imha edildiğini iddia edilmiştir. Sayfa 286da sanki Talât Paşanın Soykırım olayının mimarı olduğunu iddia edilirken, sanki somut olarak soykırımla ilgili telgraf emirleri varmış izlenimi vermeye çalışılmaktadır. S.316da önemli belgelerin imha edildiğini iddia edilerek insanlar yanlış düşüncelere sevkedilmiştir. Taner Akçam Ermeni yalan ve iftiraların taşeronculuğunu yapan bir yazar olarak kabul edilebilir. Genel anlayış itibariylezorunlu göç olayının bir pasif savunma tedbiriTahliye olduğunu bilmemekte ve göç edenleri de Kırıma uğramış göstermeyi tercih etmektedir. Çünki kendisine empoze edilen görev budur.Yoksa her türlü ermeni desteğini kaybedebilir. Sayfa 544te de Atatürkün Ermeni soykırımını kabul ettiğini ima eden, ifadeler de kullanırken Referansları arasındaBristol Dosyasına hiç yer vermemiştir.Tamer Akçama göre:



M. Kemal, özellikle 1915-17 Kırım nedeniyle… özellikle Batılı ülke temsilcileri ile görüşürken, Kırım konusunda son derece hassas ve eleştirel bir tutum takınır. Örneğin, General Harbord ile görüşürken 800.000 Ermeninin öldürülmüş olduğunu kabul eder…

Tamer Akçamın ve kimlerin kucağına oturarak yetiştirilme tarzının, üslûbu ve savunduğu görüşler konusunda bu kadar uzun boylu durmamızın bir tek nedeni vardır. Bu, Türk –Ermeni mücadelesinde gelecekte tekrar ve sıkça başvurulacak yeni bir saldırı şeklidir ve kaleyi içten yaralama veya fethetme amacıylaTruva atı misali kullanılacaktır. Yazarın İsmi Türk tür ama izlediğimiz gibi Ruhunun Türk olduğunu söylemek imkansızdır.

Gerçek Tarih Akçamın ve arkadaşlarının Türklerle ilgili İddialarına Mustafa Kemalin, 1 Mart 1921 günü Mecliste yaptığı konuşmadan kısa bir bölümle cevap vermektedir.

Efendiler: Hatırlatmak isterim ki kararlılık ve inancımızı sarsmak için, içte meydana gelen üzücü olaylar henüz sürerken, düşmanlarımız da dıştan baskı ve acımasız kışkırtmalara bir an bile ara vermiyorlardı. Batıda Yunanlılar ve güneyde Fransızlarla onların silahlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde, Müslüman halka çeşitli zulümler uyguluyor ve katliam yapıyorlardı… …Geçen yılın bize getirdikleri en büyük yıkım ve uğursuzluk Sevres Antlaşması idi. Efendiler, Düşmanların bütün bir yıllık çabalarına karşılık sonuçta, bugün Sevres Antlaşması hükümleri fiilen ve hükmen yoktur (sürekli ve şiddetli alkışlar) …Efendiler, bu sonuca, 1918 ateşkes antlaşmalarını yenik olarak imzalamış olanlar arasında uyguladığı politikanın ileri görüşlülüğü ve silahlarının kuvveti sayesinde, ancak Türkiye ulaşabilmiştir. …Düşmanlarımız, işgal ettikleri ülkemizde her çeşit savunma araçlarından arındırılmış olan vatandaşlarımıza karşı bugüne kadar aralıksız yıkma, yağma, öldürme, sürgüne gönderme gibi zulüm ve haksızlıklarını sürdürmeye devam ettikleri halde, Büyük Millet Meclisi Hükümetimizin bölgesi içinde kalan bütün Müslüman olmayan unsurlar, kanunlarımızın ve silahlarımızın koruması altında, korkusuzca, güven içinde yaşamaktadır.

Fransa, Amerika, Ermeni,Rum,Batı dünyası, Almanlar ve Ermeni propagandası ne söylerse söylesin, Türk gençleri bu tarihi gerçekleri ve Emperyalist Yabancı güçlerini beslemesi olan TÜRK DÜŞMANI kripto dönmeler ile devşirme ümmetçileri asla unutmayacak ve onları tükürüklere boğacaktır.



Attala AKIN

2 Temmuz 2010 Cuma

LAKTAK- LAKTİK ASİT

NEDEN LAKTAT TESTİ?


Her insan "uniqe" yani eşsizdir ve doğal olarak farklı bir organizmaya sahiptir. Bu organizmadan en yüksek performansı almak içinde öncelikle bu organizmanın kapasitesini ölçmeli ve ortaya çıkan sonuca göre bu organizmaya yüklenmeler yapılmalıdır. Tüm dünyada organizmanın kapasitesini belirlemede ve bireye özgü antrenman yükü belirlenmede en çok kabul gören ve kullanılan yöntem Laktat Testidir. Laktat testi egzersiz sırasında sporcunun kanındaki laktik asit seviyesinin takip edilerek sporcunun kondüsyon durumunun ve dayanıklılık kapasitesinin belirlenmesini sağlayan bir testtir. Bu testin bu derece yaygın kullanılmasının başlıca sebebi diğerleriyle kıyaslandığında toplamda en güvenilir , en kolay ve en ekonomik yöntem olmasıdır.

Bilim dünyasında sıkça tartışılan bir konu bu testleri hangi koşullarda yapmak gerektiğidir? Laboratuarda mı sahada mı? Bizce bu sorunun cevabı sporcu hangi şartlarda antrenman yapıyorsa testinde o şartlarda yapılması gerektiğidir. Çünkü her zeminin ve koşulun kendine özgün şartları vardır ve bunlar başka koşullara aynen uymayabilirler. Örneğin dayanıklılık koşularınızı çim zeminde yaptırıyorsanız testide o zeminde yaptırmalısınız çünkü çim zeminde elde edilecek sonuçlarla koşu bandında elde edilecek sonuçlar farklılıklar gösterebilir. Bunun sebebi bu iki zeminde koşu biyomekaniğinin birbirinden farklılıklar göstermesidir. Ya da kış dönemi soğuk hava koşullarında antrenman yapıyorsanız testinde bu hava koşullarında yapılması gerekir. Oda sıcaklığındaki laboratuar koşullarında organizma egzersize doğal olarak farklı yanıtlar verecek ve bu sonuçlar dışardaki hava koşullarıyla örtüşmeyecektir. Bu sebeplerle biz bütün testlerimizi sahada sporcuların antrenman yaptığı şartlarda yapmaktayız.

Peki bu laktik asit nedir? Laktik asit (Laktat) kaslarda oksijensiz ortamda enerji üretimi sırasında oluşan bir maddedir. Ilımlı bir egzersize başladığımızı düşünelim. Çok düşük tempolarda gerekli enerjinin büyük bir kısmı oksijenli yoldan sağlanır. Solunum ve dolaşım sistemimiz bu esnada dokulara yeterince oksijen taşıyabilmekte ve metabolitleri de uzaklaştırabilmektedir. Daha önceki konularımızda tüm enerji sistemlerimizin istirahatte bile devrede olduğundan bahsetmiştik . Bu sebeple Laktik asit istirahat halindeyken bile az bir miktarda da olsa kanımızda bulunur (0,5 - 1,5 mmol kadar). Egzersizin başlamasıyla beraberde laktik asit üretimi de artmaya başlar. Üretilen laktik asit kaslardan alınarak karaciğere taşınır ve yeniden enerji kaynağı olarak kullanılmak üzere parçalanır. Bu yoğunlukta laktat yapım ve yıkımı arasında bir denge vardır ve bu şekilde egzersiz glikojen depoları boşalana kadar sorunsuz bir şekilde sürdürülebilir.

Egzersiz şiddetinin artmasıyla beraber kasların oksijene olan ihtiyacı da artar. Daha fazla oksijen alabilmek için solunum derinliği ve şiddeti artmış, kalp kaslara daha fazla kan pompalamak için daha hızlı bir şekilde atmaya başlamıştır. Oksijen sıkıntısının başladığı bu aşamada kaslar anaerobik (oksijen kullanılmayan) yolu da daha fazla kullanmaya başlamıştır. Laktik asitin anaerobik enerji yolunun bir ürünü olduğundan daha önce bahsetmiştik. Bu yolun kullanımının artmasıyla beraber kandaki laktik asit miktarıda artmaya başlar.

Egzersiz şiddeti belli bir aşamaya gelinceye kadar laktat yapım ve yıkım dengesi korunur. Ama bu aşamanın üzerine çıkılınca üretilen laktat miktarı yıkım kapasitesini aştığı için bahsettiğimiz denge bozulur ve kaslarda laktik asit göllenmeye (birikmeye) başlar. Beraberinde H iyonlarının da artışıyla asidik bir ortam oluşur ve bunun sonucu metabolik asidoz denilen tablo oluşur. Asidozdaki yüksek asidik ortam dokuların tahrip olmasına ve bir süre sonra da egzersizin sürdürülmesini engelleyen bir tabloya sebep olur. İşte bahsettiğimiz bu yapım ve yıkım dengenin oluştuğu maksimum laktik asit miktarına Laktat Eşiği denir. Bu miktar kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte ortalama 3,5 ila 5,5 mmol/l arasındadır.

Aşağıdaki grafikte artan koşu hızıyla birlikte kanda laktik asit oluşumu görülmektedir. Egzersizin başlayıp artmasıyla birlikte kandaki laktik asit miktarı da artmaya başlar. Koşu hızı belli bir noktaya gelinceye kadar laktat miktarındaki artış ılımlı bir şekilde sürer. Fakat hız bu noktanın biraz daha üstüne çıkınca laktik asit miktarında çok hızlı bir artış görülür ve göllenme başlar. İşte bu hızlı artışın başladığı nokta laktat eşiğidir ve bu noktaya karşılık gelen hızda Anaerobik Eşik Hızı olarak kabul edilir.

Hız arttıkça birikim devam eder ve maks. bir noktaya ulaşır. Bu noktaya Maks. Laktat Seviyesi denir ve bu noktada egzersiz ancak bir süre daha devam ettirilebilir ,sonra da tükenme meydana gelir. Dinlenmenin başlamasıyla laktik asit seviyesi düşmeye başlar. Laktik asit seviyesindeki azalmanın miktarı süreye bölünerek Laktat Eliminasyon Hızı (Toparlanma) bulunur.

Sporcunun dayanıklılığı değerlendirilirken en önemli kriterlerin başında Anaerobik Eşik Hızı gelir. Eşik hızı diğerlerinden yüksek bir sporcu diğerlerinin zorlandığı tempolarda zorlanmayacak, daha yüksek tempoda bir oyun ortaya koyabilecektir. Diğer sporculara göre sahada daha çok koşup daha geç yorulacaktır.



Maks. Laktat Seviyesi de önemli bir kriterdir. Bu seviye ne kadar yüksekse sporcunun zorlayıcı şartlarda devam edebilme kapasitesi de o kadar yüksek olacaktır. Yüksek tempolu oyunlarda devamlılığın sağlanabilmesi için önemli bir faktördür.



Bir diğer önemli kriterde Eliminasyon (toparlanma) hızıdır. Bir sporcunun dinlenme periyotlarında kalp atım sayısı ve kanındaki laktik asit seviyesi ne kadar hızlı düşüyorsa o kadar hızlı toparlanıyor demektir. Arka arkaya zorlayıcı yüklenmeler için iyi bir toparlanma şarttır. Futbolda özellikle ard arda bindirme yapabilen kanat oyuncularının yüksek bir eliminasyon hızı olduğu ortaya konmuştur.

kondisyoner.net

28 Mayıs 2010 Cuma

EURO 2016 OLMADI

Türkiye'nin yanı sıra İtalya ve Fransa'nın ev sahipliği yapmak üzere aday olduğu 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı (EURO 2016) düzenleyecek ülke İsviçre'de yapılan toplantıda belli oldu.
Yapılan oylamada Türkiye 1 oyla finali düzenleme hakkını kaybetti. Türkiye 6 oy alırken, Fransa'nın 7 oy aldığı açıklandı.

EURO 2016

UEFA EURO 2016

Euro 2016 için gözler Cenevre'de


EURO 2016 yolundaki en kritik gün geldi... Türkiye'nin yanı sıra İtalya ve Fransa'nın ev sahipliği yapmak üzere aday olduğu 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı düzenleyecek ülke bugün belli olacak.

Türkiye’nin yanı sıra İtalya ve Fransa’nın ev sahipliği yapmak üzere aday olduğu 2016 AvrupaFutbol Şampiyonası’nı düzenleyecek ülke bugün İsviçre’de yapılacak toplantıda açıklanacak

UEFA Yönetim Kurulu bugün Cenevre’de düzenleyeceği toplantıda 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak ülkeyi belirleyecek.

24 takımın yer alacağı ilk Avrupa Şampiyonası olacak EURO 2016’ya ev sahipliği yapmak üzere beş ülkeyi temsil eden dört başvuru yapıldı.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun Şubat 2009’da resmi başvuruda bulunduğu turnuvayı düzenlemek için Türkiye, İtalya ve Fransa tek başına aday olurken Norveç ile İsveç ortak adaylık başvurusunda bulundu. Aralık ayının başında İsveç ve Norveç hükümetlerinin organizasyona finansal destek sağlamayacaklarını ülke futbol federasyonlarına bildirmesinin ardından İsveç-Norveç ortaklığı adaylıktan çekildiğini açıkladı.

Türkiye bugün Cenevre’de yapılacak UEFA Yönetim Kurulu toplantısında Fransa ve İtalya ile yarışacak. Fransa ve İtalya daha önce bu turnuvayı 2’şer kez düzenlemişti.

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye’nin böyle bir organizasyona “3 kez aday olan tek ülke” olarak ciddiyetini ispatladığını belirtirken, UEFA’nın sağlıklı bir değerlendirme yapması halinde ev sahipliğini almalarından başka ihtimal görmediğini söyledi.

Özgener, “Türkiye büyük bir pazar, ama sadece Türkiye olarak düşünmemek lazım. Avrupa Futbol Şampiyonası’nın Türkiye’ye verilmesi bölge ülkelerinde de büyük etki doğuracak. Mart ayından bu yana yoğun bir çalışma içindeyiz. Rakiplerimize göre daha iyi hazırlandığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

İlk sunum Türkiye’nin

Ev sahibi ülke, Cenevre’de bulunan Espace HippomËne Kültür Merkezi’nde düzenlenecek törende Avrupa merkez saati ile 13.00’de UEFA Başkanı tarafından ilan edilecek. 09.30 itibariyle başlayan sunumlarda öncelik Türkiye Futbol Federasyonu’nun. Her bir adaya sunum için tanınan süre 30 dakika. Bu sürede Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’in de aralarında bulunduğu konuşmacılar UEFA yetkililerine seslenecekler.

OYLAMA PROSEDÜRÜ

Oylama sürecinde, üç aday olduğu için, UEFA Yönetim Kurulu'nun oylamada bulunma hakkı olan üyelerinin, adayları seçime göre yükselen bir sıralamayla belirtme zorunlulukları bulunuyor. Bu bağlamda, oy hakkı olan üyeler en çok tercih ettikleri adaydan en az tercih ettikleri adaya doğru bir sıralama yapacaklar ve en az tercih edilen aday bir puan alırken, ikinci sıradaki ülke iki ve ilk sıradaki ülke, kurallara göre, toplam aday sayısı artı iki puan, yani 5 puan alarak oylamaya dahil olacak.

İlk tur oylama sonucunda son sırada kalan ülke oylama dışı kalacak ve kalan iki ülke arasında bir oylama daha yapılarak EURO 2016'ya ev sahipliği yapacak ülke belirlenecek. İlk turda iki ve üçüncü sırayı alan ülkelerin puanlarının eşit olması halinde ise bu ülkeler arasında bir oylama daha yapılacak. Final turuna kalan ülke bu şekilde belirlenecek.

Bu değerlendirme ve oylama sürecinin ardından, kazanan ülkeyi saat 13.00'te (merkezi Avrupa saati) UEFA Başkanı Platini açıklayacak. Açıklama hem internet ortamından hem de televizyon kanallarından canlı olarak verilecek. Açıklamanın ardından kazanan ülke ve UEFA yetkilileri ortak bir basın toplantısı düzenleyecek.

Gül, destek için İsviçre’de

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin adaylığı kapsamında yürütülen çalışmalara en üst düzeyde destek amacıyla İsviçre’nin Cenevre kentine gitti. Tanıtım etkinliğine katılacak Gül, oylama öncesinde gerçekleştirilecek nihai sunum kapsamında da UEFA Yönetim Kurulu üyelerine hitap edecek ve Avrupa Futbol Şampiyonası’nın tarihinde ilk kez Türkiye’de düzenlenmesinin önemini vurgulayacak. Gül’e Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak eşlik edecek. Brezilya’da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Türkiye’nin sunumu sırasında görüntülü telefonla canlı bağlantı yapacak.

Sarkozy’den karşı atak

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cenevre’ye geleceği haberini alan Fransa da Türkiye’nin bu hamlesine karşılık harekete geçti. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, ülkesine destek toplamak ve girişimlerde bulunmak için bugün bir çok bakanı ile birlikte Cenevre’de olacak. Bu arada UEFA Başkanı Michel Platini de, “Herkes benim Fransız olduğumu biliyor ama ben işimi her şeyden üstün tutarım” açıklaması yaptı.

MİLLİYET

27 Mayıs 2010 Perşembe

KARPUZUN FAYDALARI

Karpuzun Faydalarından Yararlanma Önerileri


Sıcak yaz günlerinde herkesin severek tükettiği karpuzun bir çok faydası bulunuyor. Uzmanlar karpuzun faydasından maksimum derecede yararlanmak için şu önerilerde bulunuyor.

Sıcak yaz günlerinde herkesin severek tükettiği karpuzun bir çok faydası bulunuyor. Uzmanlar karpuzun faydasından maksimum derecede yararlanmak için karpuzun aç karınla çekirdekleriyle birlikte tüketilmesini tavsiye ediyor.

Sakarya Vatan Hastanesi Başhekimi Dursun Bostancı, karpuzun bir çok faydası olduğunu belirterek, maksimum fayda sağlamak için karpuzun aç karnına ve çekirdekleriyle birlikte tüketilmesini önerdi. Bostancı, karpuzun kan basıncı ve böbrek fonksiyonlarını düzenlediği, ayrıca kanserden koruduğunu söyledi.

Karpuzun çekirdekleriyle birlikte tüketilmesini tavsiye eden Bostancı , karpuz çekirdeğinde kan basıncısı ve börek fonksiyonunu düzenlemeye yardımcı olan 'cucurbocitrin' adlı madde bulunduğunu belirtti.

Bostancı "Çekirdekler ağızda parçalanırsa faydası daha çok görülüyor. Karpuz çekirdeği kalbe de faydalıdır. Ayrıca içerdiği Likopen maddi kalbi enfarktüsten koruyor." dedi.

Karpuzun lif yönünden çok zengin olduğunu ve bağırsak hareketlerinin düzenleyici ve kanserden koruyucu özelliği bulunduğunu vurgulayan Bostancı, karpuzun yağ ve kolesterol içermediğine dikkat çekti.

Bu sebeple karpuzun sık sık tüketilmesinini öneren Bostancı şu bilgileri verdi: "Karpuzun çok sık tüketilmesinde hiçbir sakınca yok, aksine faydası vardır.

Karpuzun büyük bir kısmının su olması sebebiyle yaz aylarında su kaybını önler. Bu özelliği ile böbrekleri çalıştırır, idrarı düzenler. B ve C vitaminini yoğun olarak içermesi sebebiyle karpuz bir zindelik ve enerji deposudur.

Ayrıca kilo vermeyi de kolaylaştırır. Lif yönünden zenin olması sebebiyle bağırsak hareketlerini düzenler kanserden korur."

AÇ KARNINA TÜKETİN

Karpuzu açken tüketilmesinin önemli olduğunun altını çizen Bostancı, aç karnına tüketilen karpuzun maksimim fayda sağlayacağının altını çizdi. Bostancı, "Karpuz yemeklerden sonra değil yemekten önce ya da yemekten epey bir süre sonra tüketilmelidir.

Yemekten hemen sonra tüketilirse sindirim zorluğu oluşur. Ancak aç karnına tüketildiğinde maksimum fayda sağlar." diye konuştu.

(CİHAN)

AA

26 Mayıs 2010 Çarşamba

BİR YİĞİT VARDI

Adnan Menderes'in Osmanlı'ya vefası

27 Mayıs 2010 08:21

Kitap

Menderes, Paris gezisinde Büyükelçi'ye "Osmanoğulları Ailesinin Paris'te yaşıyor olması gerek. Benlar ne yer, ne içer, ne ile geçinir?" diye sordu. Büyükelçi'nin ilgisizliğini görünce bakın neler oldu?

Adnan Menderes... Türk siyasi tarihinin yitik efsanesi. Türkiye yakın tarihinde boy gösteren burjuva halk mücadelesinin ortaya çıkardığı bir halk kahramanı. Demokrasinin Türkiye yolculuğunda önemli bir durak.

Sonu idamla biten her hikayenin mutlaka bir mücadele tarafı vardır. Bir Yiğit Vardı isimli kitap da tam anlamıyla bu mücadeleyi gözler önüne seriyor.

Adnan Menderes'in yetiştiği dönemden, Milli Mücadele dönemindeki rolüne, M. Kemal Atatürk'ten sonra şekillenen Türk siyasetindeki konumuna, Demokrat Parti'nin oluşumuna, Başbakan Menderes'in başını çektiği değişime, yeni Türkiye'yi inşa sürecine ve günün birinde bir komplo serisiyle Yassıada'ya gönderilişine yer veriyor.

Bu kitabın ortaya koyduğu Menderes resmi, belki de bugüne kadar bilinenlerden çok farklı ve zengin bir kimliğe sahip. Osmanlıyı, Kurtuluş Savaşını, Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunu, Tek Parti ve Demokrasi dönemini görmekle yetinmeyip burada kendi kaderine biçilen rolleri başarıyla yerine getiren, tüm bunları yaşarken de özünden, içinden çıktığı toplumdan kopmayan sıradışı bir Menderes var karşımızda. Sıradışı bir siyasetçinin şekillendirdiği sıradışı bir Ankara ve kalıplarını aşan bir Türkiye modeli var Bir Yiğit Vardı'nın sayfaları arasında.

Bir de hüzün... 'Menderes ve kaderinin ağırlığı' kitabın sayfalarında acıyla birlikte yer almış. Sonu bilinen bir yolun hikayesini yalın bir dil ve bilinmeyen hatıralarla örgülemiş yazar. Ailesinin o günlerde yaşadıklarına da tercüman olmuş. Aydın Menderes'i dinlemiş neler yaşadıklarını cümle cümle dinlemiş..

Bir Yiğit Vardı hem Menderes'in hayatı ile ilgili bugüne kadar yazılmış eserlerle kıyaslandığında önemli bir biyografi eseri olmakla birlikte, darbelerin anası sayılan 27 Mayıs'ı tüm yönleriyle sorguluyor.

Darbenin sonucunda halkın desteği ile iktidara gelen 'halk kahramanı' olmuş bir ismin idam edilmesinin toplumda oluşturduğu travma ve ülke gelişimine ne denli bir sekte vurulduğunu da yansıtan kitap'ta yer alan iki ilginç olayı haber 7 kitap sayfası olarak sizler için alıntıladık:

Celal Bayar'ın Menderes'i Tercih Sebepleri

Celal Bayar'ın Menderes'i tercihi kimilerini şaşırttı. Halbuki Bayar, ne kadar isabetli bir tercih yaptığını yıllar sonra dile getirecek ve Men¬deres için şöyle diyecekti:

"Zeki bir adamdı. Kafası ve yüreği muvazeneli idi. Fikirlerini, vic¬danının adaletine uğratmadan tatbikata götürmezdi. Onun için bir fikrin güzelliği değil, doğruluğu önemli idi. Kuvvetli bir mantığı vardı. Fikirlerini sonuna kadar savunmayı severdi. Kendisinde halkın içinde yaşamanın, halkın içinden gelmenin gücü vardı. Memleketi iyi tanı¬yordu. Kusursuz bir vatanperverdi. Bu yüzden düşüncelerinde büyük bir çoklukla haklı çıkıyordu. Fikirleri azınlıkta kaldığı zaman neden yanlış düşündüğünün sebeplerini arardı. "Büyük ve Kuvvetli Türkiye" idea¬line inanmıştı. Memleketinde büyük ve kuvvetli olmak için gereken bütün imkânların olduğunu da iyi biliyordu. Bu ideale çok çalışarak ulaşılacağını iyi bilir bunun için de gerçekten çok çalışırdı."

Bayar'a göre Menderes, halk iradesi felsefesine çok bağlı, milletten başka dayanacak güç olmadığına iman etmiş, tam bir demokrattı. Tek kuvvet ve tek irade olarak halka dayanmıştı. Halk da onu zamanla ta¬nımış ve sevmişti.

Menderes'in gücü 'halkın içinde yaşamış ve onun içinden gelmesin¬den' kaynaklanıyordu. Dönemin Türkiye'si, her dört kişiden üçünün köyde yaşadığı bir ülkeydi. Menderes, toprakla iç içe geçmiş bir hayatın içinden, köylülerin yanından geliyordu. Oylamaya büyük saygısı oldu¬ğunu kongre çalışmaları sırasında görmüştü. Kendi fikrini sonuna kadar savunmayı çok seven Menderes, çoğunluğun kararına uymaktan da hiç çekinmiyordu.

Bayar, köylüyü ve toprağı çok iyi tanıyan yeni başbakanın yabancı dil bilen, üniversite mezunu, Ankara ve İzmir gibi iki büyük şehirde yaşamış; ülkenin Batılı yüzünü de iyi bildiğinin farkındaydı. Ona göre Menderes, "Halkın psikolojisini, özellikle köylünün psikolojisini anlı¬yordu ve liderlik için gerekli niteliklere sahipti."

1950'de iktidara geldiğinde Adnan Menderes'i başbakan yapma¬yı zaten çoktandır kafasına koymuştu. "Çünkü" diyordu seneler son¬ra, "Sadece Menderes, ülkeye gelişmiş Batı'yı yakalamak için mutlaka gerekli olan modern ve ilerici bir liderlik yapacak kişilik ve görünüşe sahipti..."

Türkiye'nin ilk sivil Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Menderes'in sa¬dece başarılı bir başbakan değil; halkın çok seveceği bir lider olacağını da sezinlemişti. Menderes, halkına dayanmaktan başka destek aramaya¬cak, hitabeti çok güçlü bir politikacıydı; halkın da kısa sürede kendisini sevip bağrına basacağı belliydi. Milyonlarca insan, kısa süre içinde Ona karşı Bayar'ın tanımıyla 'sihirli bir muhabbet' duyabilirdi.

Nitekim öyle oldu. Celal Bayar yanılmadı. Menderes, halkını tanı¬yan ve halkın sevdiği bir lider olarak Türkiye'nin Batı'yı yakalamasını 10 yıllık başbakanlığı süresince kendisi için en önemli görev olarak ka¬bul etti. Adnan Menderes'in her mitingi, yüz binlerin akın ettiği mey¬danlarda yapıldı. Adı ve soyadı, binlerce çocuğa isim oldu. Halk, bu yeni başbakanını sevdi. O kadar çok sevdi ki uzun yıllar geçse de bu sevgi hiç bitmedi.

***

ABDÜLHAMİD'İN AİLESİNİ TANIMAYAN BÜYÜKELÇİYİ KOVMAKTAN BETER ETTİ

Menderes'in izlediği model, Osmanlı'ya olan hayranlığı ve biraz da vefasından ileri geliyordu. 1952'lerde NATO toplantısı için gittiği Paris'te yaşananlar Osmanlı için taşıdığı hassasiyetin delili gibiydi.

Paris Gezisi sırasında aklı fikri 28 yıl önce Paris'e sürülmüş Abdülhamid Han'ın ailesindeydi. Paris Büyükelçisini yanına çağırdı. Büyükelçi'ye "Osmanoğulları Ailesinin Paris'te yaşıyor olması gerek. Benlar ne yer, ne içer, ne ile geçinir?" diye sordu.

Büyükelçi'nin bu soruya hemen cevap verememesi Osmanoğullarına karşı ilgisizliğindendi. Menderes kızdı. "24 saat içinde ya Osmanoğullar hakkında bilgi getirin ya da istifanızı!" diyerek sitemini iletti.

Kısa zaman içinde ne olup bittiğini öğrendi. Hanedana ait kimselerden bazıları malesef geçimini temin etmek için Fransız askerlerinin bulaşıklarını yıkıyordu.

Menderes, önce çılgına döndü sonra düşünceye daldı. Düşündükçe gözleri buğulanayordu.

Tarihe büyük merakı olan Menderes, Fransa Kralı Fransuva'nın za¬manında Kanuni Sultan Süleyman'dan nasıl yardım dilendiğini aklına getiriyor ve kahroluyordu. Fransa Kralı'nın yardım talebine karşı gön¬derdiği fermanda, "Kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep edi¬yorsunuz. Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur." diyen Kanuni'nin hanedanı nasıl olur da Fransızların bulaşıklarını yıkar diye iç geçiriyordu. Türkiye'ye döner dönmez Cum¬hurbaşkanı Celal Bayar'a hissiyatını paylaştı. "Hanedan mensupları Türkiye'ye döndürülmeli" dedi.

O gün için böyle bir hamle risk gibi görülüyordu. Siyasi dengeler ne olurdu? Menderes, ısrar etti: Hiç olmazsa kadınları getirtelim. Bu top¬rakları ve şanlı tarihi bize bırakanların kadınları Fransız erkeklerinin bulaşıklarını yıkamamalı. Öyle olacağına gelsinler kendi milletlerinin erkeklerinin bulaşıklarını yıkasınlar."

Direnen Menderes, isteğini kabul ettirdi. Ve anında bir kanun tek¬lifi hazırlatarak Meclis'ten geçirtti.

Beyefendi Siz Başvekil Adnan Menderes Değil misiniz

Böylece Sultan II. Abdülhamid'in hanımı ve kızı Türkiye'ye döne¬bildi. İstanbul'a yerleştirildiler. Teşvikiye'deki evlerinde bir sabah erken saatte kapının zili çaldı. Kapıyı Abdülhamid'in kızı Ayşe açtı, "Buyu¬run efendim, bir arzunuz mu vardı?" diye sordu.

Gelen kişi Menderes'ti. "Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan'ı görmek istiyorum." diyordu. Kızı annesine ne yapacağını sorduktan sonra başvekil içeri buyur edil¬di. Salon tam bir Osmanlı evi gibi döşenmişti.

Başında tülbent elinde tespihliyle zikrini tamamladıktan sonra, "Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz..." dedi Menderes'e.

O da, "Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk... " diye karşılık verdi ve Müşfika Hanım'ın elini öptü. O sırada Ayşe Hanım'da Menderes'i ancak tanıyabildi ve "Beyefendi! Siz Başvekil Adnan Menderes, değil misiniz?" diye sordu. Misafirin Başve¬kil Menderes, olduğu anlaşılınca bir telaş hâli başladı.

"Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık" denince Menderes, de, "Zararı yok efendim. Bendeniz Valide hazretlerinin elini öperek hayır duâsını almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim."

HABER7

Kitapla ilgili teknik bilgiler



Bu kitabın yazarı Erdal Şen genç yaşına rağmen ömrünün önemli bir bölümünü Adnan Menderes ve Demokrat Partiyle ilgili çalışmalara ayırmıştır. Bu süre içerisinde benimle de birçok vesile ile bu konularla ilgili görüşmeler yapmıştır.



Erdal Şen her şeyden önce gayet titiz ve tarafsız bir araştırmacıdır. Yorumlarını doğrulukları tartışılmaz belgeler üzerine inşa etmiştir. Elinizdeki kitap Adnan Menderes’in biyografisi ile ilgili sıradan bir kitap değildir. Bu kitapta Adnan Menderes hem gayet geniş hem de derin bir şekilde ele alınmıştır. Adnan Menderes’in bir insan olarak tasvirinden, yaşadığı dönemin iç ve dış olaylarına kadar her husus bu kitabı çok iddialı kılacak bir ölçüde ele alınmıştır.



Bu kitap aydınlatıcı, ufuk açıcı ve bundan sonraki araştırmacılar için öncülük görevi üstlenecek bir kitaptır.



Yazarı Erdal Şen’i derin bir takdirle kutluyor ve bu kitabı Adnan Menderes’le ilgilenen ve ilgilenecek herkese tavsiye ediyorum.



Aydın MENDERES

HAC KURALARININ SONUÇLARI AÇIKLANDI

Binlerce Hacı Adayının Heyecanla Beklediği Hac Kura Sonuçları  Saat: 21:00'de Diyanet İşleri Başkanlığınca Açıklanacaktır. T.C. Numaranızla sonuçlarınızı öğrenebilisriniz

  HAC KURA SONUÇLARI İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

24 Mayıs 2010 Pazartesi

iban NUMARASI

1. IBAN (Uluslararası Banka Hesap Numarası - International Bank Account Number) Nedir?


IBAN, bankalardaki mevcut müşteri hesaplarının yerine kullanılacak olan ve para transferlerinin hızlı, hatasız ve az maliyetle gerçekleştirilmesi amacıyla belirli bir standarda göre oluşturulan uluslararası banka hesap numarasıdır.

IBAN'a ilişkin söz konusu standarda göre, ülke genelinde standart uzunlukta ve yapıda bir banka müşteri hesap numarası oluşturulması gerekmektedir. Her ülkenin IBAN numarası uzunluğu farklı ancak en fazla 34 karakterden oluşmaktadır. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin yanısıra bir çok ülkede de IBAN kullanılmaktadır.



2. IBAN'ın Amacı Nedir?

IBAN'ın amacı, bankalardaki her bir müşteri hesap numarasını uluslararası ölçekte tanımlamak suretiyle, para transferlerinin hatasız ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır.

3. IBAN'ın Yararı Nedir?

IBAN kullanılmadığında, hesap numaralarında belli bir standart olmadığı için numaranın doğruluğundan emin olunamamaktadır. Hatalı yazılan hesap numarası sonucunda para transferi işleminin gerçekleşmemesi veya yanlış hesaba gönderilmesi durumunda hatayı düzeltmek zaman almakta ve ek maliyetlerin oluşmasına neden olmaktadır.

Ancak, IBAN ile hesap numaraları belli bir standarda göre düzenlendiğinden ve bankalarca matematiksel olarak kontrol edilmesi zorunlu olduğundan para transferlerindeki söz konusu hatalar en aza indirilmektedir.

4.Türkiye'de IBAN Kullanımı Konusunda Bir Düzenleme Mevcut mudur?

2008/6 Sayılı Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tebliği(*) 10.10.2008 tarih, 27020 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Söz konusu Tebliğe, Bankamız internet sitesindeki (http://www.tcmb.gov.tr) Banka Hakkında/Mevzuat/Bankacılık/Karar,Tebliğ ve Genelgeler/Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliğ bölümünden ulaşılması mümkün bulunmaktadır.

5. Türkiye'de IBAN'ın Yapısı

Türkiye'de bankalar tarafından müşterilere verilecek IBAN, yalnızca bir hesabı işaret eder ve 26 sayısal/alfabetik karakterden oluşur. IBAN Türkiye formatı ayrıca ülkelerin IBAN formatlarını tescile yetkili kuruluş olan SWIFT'in internet sitesinde de (www.swift.com) yer almaktadır.



TR XX YYYYY 0 ZZZZZZZZZZZZZZZZ

Ülke Kodu Kontrol Basamakları Banka Kodu Rezerv Alan 16 Basamaktan oluşan hesap numarası



Ülke Kodu, 2 büyük harften oluşur, Türkiye için TR kullanılır.

Kontrol Basamakları, 2 basamaklı rakamdan oluşur ve IBAN'ın doğrulanması işleminde kullanılır.

Banka Kodu, 5 basamaklı rakamdan oluşur. 5 basamaktan oluşmayan banka kodları sağa dayalı yazılır ve başına sıfır eklenerek 5 basamaklı hale getirilir.

Rezerv Alan, tek basamaklı rakamdan oluşur. Değiştirilinceye kadar 0 kullanılır.

Hesap Numarası, 16 basamaklı büyük harf ve/veya rakamdan oluşur.



6. IBAN'a Geçiş Süreci Nasıldır?

Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliğ ile IBAN kullanımında kademeli bir geçiş süreci planlanmıştır. Buna göre;

10.10.2008 tarihinden itibaren;

Bankalar müşterileri için IBAN üretmek ve hesap sahiplerine bildirmek zorundadırlar.

01.01.2009 tarihinden itibaren;

Bankaların mevcut uygulamalarında müşterileri için düzenledikleri ve üzerinde hesap numarası bulunan tüm belgelerde IBAN'ı göstermeleri gerekmektedir.

Müşterilerin Avrupa Ekonomik Alanında yer alan ülkelerdeki herhangi bir hesaba yapacakları para transferlerinde alıcıya ait IBAN'ı bankalarına bildirmeleri gerekmektedir.

Bankaların ise söz konusu IBAN'ı doğrulaması ve kullanması zorunludur.

01.01.2010 tarihinden itibaren;

Bankaların yurt içi ve yurt dışından gelen ve alıcı hesap numarası IBAN olarak belirtilen para transferlerinde IBAN'ı doğrulaması, giden transferlerde ise göndericiye ve alıcıya ait IBAN'ı kullanmaları gerekmektedir.

Müşteriler yurtiçinde yapacakları para transferlerinde alıcıya ait IBAN'ı bildirecek, bankalar ise söz konusu IBAN'ı doğrulayacak ve kullanacaklardır.

7. Her banka müşterisinin IBAN'ı var mıdır?

Evet, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca hazırlanan IBAN Tebliği gereğince Türkiye'deki tüm bankalar müşterilerinin para hareketine konu olan mevcut hesapları için IBAN üretmiş durumdadırlar.

8. IBAN'ımı Nasıl Öğrenebilirim?

Müşteriler, mevcut hesap numaraları yerine kullanılacak olan ve kendi bankasınca üretilmiş olan IBAN'ı hesaplarının bulunduğu banka şubesinden veya bankaların internet sitelerinden temin edebilirler.

9. IBAN'ımı Şimdiden Öğrenip Kullanabilir miyim?

Evet. Mevcut hesap numaraları yerine IBAN şimdiden kullanılabilir.

10. IBAN Nasıl Kullanılacaktır?



1. Her banka, müşterisinin para transferine konu hesabı için IBAN'ı üretmiş durumdadır ve müşterisine bildirir.

2. Parayı alacak olan kişi (ALICI) kendi hesap numarasına ait IBAN'ı parayı gönderecek olan kişiye (GÖNDERİCİ) bildirir.

3. Gönderici, alıcının IBAN'ını kendi bankasına bildirir ve para transfer emrini verir.

4.Göndericinin bankası bu IBAN'ı doğrular ve alıcının IBAN'ına para transferini gerçekleştirir.

11. Avrupa Ülkelerinde IBAN Yapısı Nasıldır?



Bazı Avrupa ülkelerindeki IBAN yapısı aşağıda gösterilmektedir.

Ülke Uzunluk IBAN Yapısı

Almanya 22 DE89 3704 0044 0532 0130 00

Fransa 27 FR14 20041 01005 0500013M026 06

Belçika 16 BE68 5390 0754 7034

İngiltere 22 GB29 NWBK 6016 1331 9268 19

Avusturya 20 AT61 1904 3002 3457 3201

Hollanda 18 NL91 ABNA 0417 1643 00

Bulgaristan 22 BG80 BNBG 9661 1020 3456 78

Romanya 24 RO49 AAAA 1B31 0075 9384 0000



12. Bankalar Ne Yapacak?

Türkiye'de faaliyet gösteren bankalar, müşterilerinin para transferine konu her bir hesabı için ayrı IBAN üretecek ve hesap sahiplerine bildirecektir. Ayrıca IBAN kullanımını sağlayacak teknik altyapıyı hazırlayacaklardır.

13. Banka Müşterileri Ne Yapacak?

Para transferine konu hesabı olan her müşteri IBAN'ını almak için hesabının bulunduğu bankaya başvuracaktır. IBAN'ını alan müşteri kendisine yapılacak para transferlerinde kullanılmak üzere hesap numarası olarak IBAN'ını göndericiye bildirecektir.

Para transferi yapacak olan müşteriler, transferi gerçekleştirmeden önce alıcının IBAN'ını bankalarına bildireceklerdir. Alıcının IBAN'ının bilinmediği durumlarda ise bankalarına işlem bazında beyan(**) vermek suretiyle transferi gerçekleştirebileceklerdir.

14. IBAN doğrulaması nedir?

IBAN doğrulaması, IBAN'ın ISO 13616 no.lu standarda göre uygun formatta oluşturulup oluşturulmadığını kontrol eden bir uygulamadır. Bir başka ülkeye ya da bankaya para transferi yapmak isteyen bir müşteri, alıcının IBAN'ını gönderici bankaya verdiğinde, transfer yapılmadan önce alıcının IBAN'ı gönderici banka tarafından kontrol edilir. IBAN yanlış ise para karşı bankaya gönderilmez ve yanlış işlem engellenir.

Para transferinden önce yapılan IBAN doğrulaması sadece geçerli bir IBAN kullanıldığını göstermekte, kişi ile hesap numarasını eşleştirmemektedir.

15. Yurt dışındaki hangi ülkelere para gönderirken IBAN kullanmak zorundayım?

01.01.2009'dan itibaren Avrupa Ekonomik Alanı'nda yer alan Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç'e para gönderirken IBAN kullanmak zorunludur.

16. Yabancı para (döviz) göndermek istediğimde de IBAN kullanmalı mıyım?

Türk Lirası veya yabancı para tüm hesaplara yapılacak transferlerde IBAN kullanılması gerekmektedir.

17. Bankanın bir şubesinden diğer şubesine para gönderirken IBAN kullanmak zorunda mıyım?

01.01.2010 tarihinden itibaren IBAN'sız yurt içi ve yurt dışına para transferi yapılamayacağından, eski hesap numaralarının tamamı IBAN'a dönüşecek, dolayısıyla bankanın bir şubesinden diğer şubesine para transferi yapılırken IBAN kullanmak gerekecektir.

18. Kredi kartı ödemelerimi yaparken IBAN kullanmalı mıyım?

Kredi kartı hesaplarına IBAN verilmediğinden, kredi kartı numarasına yapılan transferlerde IBAN kullanılmamaktadır.

19. Yatırım hesaplarına IBAN verilmesi zorunlu mudur?

Yatırım hesabı para hareketine konu ise bu hesap için IBAN üretmek gerekmektedir.

20. Elektronik Fon Transferi (EFT) ile havale yaparken (para gönderirken) IBAN kullanmalı mıyım?

Hesaba (alıcının hesap numarasının bulunduğu durumda) para göndermek istendiğinde alıcının IBAN'ı kullanılmalıdır.

21. İsme havalede IBAN gerekli midir?

İsme (alıcının hesap numarasının bulunmadığı durumda) para göndermek istendiğinde herhangi bir hesap numarasına ihtiyaç duyulmadığından IBAN kullanılmayacaktır.

22. Para göndermek istediğim kişinin IBAN'ını öğrenemiyorsam ne yapmalıyım?

Para transferi yapmak istediğiniz kişinin IBAN'ını öğrenemiyorsanız, transferi gerçekleştirmeden önce alıcının IBAN'ını bilmediğinize ilişkin beyan(**) vermeniz gerekmektedir.



(*) 19.12.2009 tarih, 27437 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile değiştirilmiştir.

(**) Uluslararası Banka Hesap Numarası Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile para transferi yapmak isteyen müşterinin alıcının IBAN'ını bilmediği durumlarda bankaya vermesi gereken beyanın niteliğine ilişkin olarak "yazılı" ifadesi metinden çıkartılmıştır. Ancak, beyanın yazılı olma zorunluluğunun ortadan kaldırılması, işlemin yapıldığı kanalın niteliğine uygun beyan alınması anlamına gelmekte olup, bankalarca ispat yükümlülüğünün yerine getirilmesini teminen söz konusu beyanın kayıt altına alınması gerekmektedir.
                         

 KAYNAK: http://www.tcbm.gov.tr/

SİYASİ PARTİLER

Siyasi Partiler:

* Çok Partili sistem ile Tek Partili sistem arasındaki fark, örgütlenmiş bir yasal muhalefetin olmamasıdır.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

3D FOTOĞRAFLAR (ŞAŞI BAK ŞAŞIR) STEREOGRAM

 3D STEREOGRAM BUDUR



ÜSTTEKİ FOTOĞRAFTA 3D YAZIYOR...










GÖL KENARINDA İKİ TANE KUĞU VAR , GÜNEŞ PARLIYOR







ORTADA BÜKÇE BİR TAVŞAN VAR...





ORTADA HALKA ŞEKLİNDE BİR CİSİM VAR



BU DÜNYADA ÖLÜM VAR

BU DÜNYADA ÖLÜM VAR

Bu hayat yasanir gercekci degil
Bu servet guzellik kalici degil
Topraktan gayrisi onemli degil
Unutma kardesimolum var olum


Olum var olum olum
Kalip kirma gulum
Unutma birgun olum var olum


Insan sevdigini hic uzmemeli
Uc bes gunluk dunya bu kiymet bilmeli
Azrail tanimaz fakir zengini
Unutma kardesim olum var olum


Azrail tanimaz guzel cirkini
Unutma guzelimolum var olum
Olum var olum olum
Kalip kirma gulum

Unutma birgun olum var olum